Panelimize gelseniz de olur, gelmeseniz de.
“Bizim İçin Farketmez”
Lale ALLAHVERDİYEVA, Cüneyt OKCU, Ramazan YILMAZ.
Psikodinamik psikoterapi literatüründe şizoid yapı ve şizoid kişilik bozuklukluğu ile ilgili çalışmalar yer alsa da, bu ruhsal yapı üzerinde derinlemesine araştırmaların sayıca az olduğu görülmektedir. Bunun nedenleri arasında, şizoid kişilik bozukluğu yaşayan bireyin terapiye nadiren gelmesi, alanda çalışan terapistlerin şizoid yapı hakkında bilgi, terapötik deneyimlerinin yetersizliği ve bu rahatsızlığın başka tanılarla karıştırılması gibi nedenler etkili olmaktadır. Bu panel çalışması izlediğimiz film, dinlediğimiz şarkılarda şizoid yapının yansımasını örneklerle açıklamayı amaçlamaktadır. Belirlenen örneklere geçmeden önce, şizoid yapı hakkında ve bu alanda yapılan çalışmalara bakmak faydalı olacaktır.
Şizoid kişilik bozukluğu yaşayan bireyin en belirgin özelliği, ilişki kurmakta isteksiz olması ve içe kapanmasıdır. Bunun haricinde, duyguları hissetme, ayırt etme ve gösterme yetileri sınırlıdır. Sosyal hayata katılmakta isteksizdirler, ki bu da çekingen yapıları nedeniyle ilişkilerini yönetmekte zorluk çekmelerine sebep olmaktadır. Bu nedenle, yalnız kalmayı severler ve zamanla da insanların kendilerinden uzaklaşmalarına sebep olurlar (Millon vd., 2012). Pasif-agresif yapıları, otistik düşünme biçimleri, duygusal küntlük yaşamaları ve sosyal hayata uyum sağlayamamaları nedeniyle kendilerini daha da yalnızlaştırdıkları düşünülmektedir (Öztürk ve Uluşahin, 2011). Tuhaf davranış, şüpheli olma, garip ve paranoid fikirler dahil olmak üzere, kişilerarası ilişkilerde izolasyon ve sosyal anhedoni ile karakterizedirler (American Psychiatric Association, 2013).
Şizoid kavramını açıklamak için iki temel yol izlenmektedir: Birinci yol; öncelikle davranışlara, görülebilen verilere ve gözlemlenebilir semptomlara odaklanan betimsel psikiyatridir. Diğer yol ise bilinçdışı motivasyon ve karakter yapısının keşfini içeren nesne ilişkileri kuramıdır. Şizoid bozukluğu Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı’nda (DSM) kategorik olarak sınıflandırılırken nesne ilişkileri kuramı, gelişimsel bir nitelik olarak ele almaktadır (Masterson ve Klein, 2013).
Kraepel, Bleuler ve E. Kretschmer şizoid kavramını geliştirmekte ve anlamlandırmada katkı sunan araştırmacılardan sayılmaktadır. Bleuler şizoid kavramını “bireyin dikkatini dış dünyadan içsel yaşamına yönelten doğal bir kişilik bileşeni” olarak tanımlasa da, sonradan bu tanım gözardı edilmektedir. E. Kretschmer (1925), şizoid kişiliği 3 özellikli grup başlığında değerlendirmektedir. Birinci grup, içe kapanık, sessiz, ketum, gergin ve tuhaf; ikinci grup, sıkılgan, utangaç, hassas, kaygılı, telaşlı; üçüncü grup; uysal, nazik, dürüst ve sıradan sessiz kişilik özelliklerine sahiptir. Kraepel`in şizoid tanımı da E.Kretschmer`in tanımına benzemektedir.. Şizoid kişilerin çoğunluğu aşırı hassaslık ve soğukluk ikileminde kalarak bu zıt görüngüler arasında çatışma yaşamaktadır. Değişken kişilik örüntüleri arasında yaşadıkları çatışma, en duyarsız ve soğuk görünen bireylerin bile aslında aşırı bir hassasiyete sahip olduğu gerçeğine odaklanmaktadır. Bu nedenle Melanie Klein şizoid kavramını “bölme” olarak tarif etmektedir. Bölme, preödipal yapının içselleştirme ve beden algısının organize edilmesi sırasında bireyin içsel dünyasına düzen getiren bir araç olarak görülmektedir. Birey iyi ve kötü algısını ayırarak içselleştirme eğilimi göstermektedir (Spillius, 2003).
Şizoid kavramının anlaşılmasında en önemli katkılardan biri de, Fairbairn (1984) tarafından yapılmıştır (Masterson ve Klein, 2013). Fairbairn, psikopatolojiyi “nevrotik”, “şizoid” ve “psikotik” olmak üzere üç temel yapı olarak incelemektedir. Fairbairn şizoid yapının insanın doğası ile var olduğu ve bu olgunun normal ve patolojik formlarının bir spektrum içinde çeşitlendiği görüşünü savunmaktadır (Guntrip, 1975). Kişi preödipal dönem yapılarını sosyal ortamda var olma ve mesafeli olma ikilemi arasında konumlandırmaya çalışmaktadır. Sosyal ilişki kurmak, şizoid kişi için anksiyete içermesi nedeniyle kaçınılması gereken bir durumdur. Kişinin bir savunma aracı olarak içe yöneldiği ve mesafeli ilişkiler geliştirdiği düşünülmektedir. Fairbairn`e göre, şizoid bireyler, duygusal olarak dış dünyadan kopmuş, ilişkilerinde mesafeyi ayarlayarak kendi kendine yetme ve kendini koruma savunmalarını kullanmaktadır. Bir taraftan sosyal ilişki kurma, diğer taraftan ise bu ilişki içinde mesafeyi gözetme ihtiyacı duyan şizoid kişi kendiliğini tehdit eden anksiyete, çatışma ve travmatik durumlara karşı kendisini bu şekilde savunmaya almaktadır (Fairbairn, 2013). Şizoid kişinin dört temel uğraşı olduğunu ifade eden Fairbairn’e göre, bu kişiler arası mesafeyi sağlamak, kendine yetebilmek, anksiyete içeren sosyal kabul görme ihtiyacı ile aldırmazlık olarak görülen mesafe koyma arasındaki çatışmayı yönetmek ve dış dünyadan vazgeçmek pahasına iç dünyaya yönelmek, iç dünyasına aşırı değer vermek olarak özetlenebilmektedir. Fairbairn şizoid bozukluğun oluşmasında, yaşamın ilk yıllarında annelerininin aşırı sahiplenmesi ya da aşırı ilgisizlikleri vasıtası ile kişilerin oldukları gibi sevilmeyeceklerine dair inancın gelişmesinin etkili olduğu görüşünü savunmaktadır (Masterson ve Klein, 2013). Kişilerin bağlanmaya duyulan arzuya ulaşmasında, dış dünyanın bir sebep olarak aracı etkisi yok denecek kadar azdır. Yaşadıkları bu umutsuzluk nedeniyle yakın ilişki kurmaktan kaçındıkları gözlemlenmektedir (Millon vd.,2012).
Şizoid kavramı için bir diğer önemli araştırmacı Guntrip’tir. Guntrip (1969) Fairbairn’in ortaya koyduğu dört örüntüden hareketle şizoid yapının döngüsel bir ilişki kalıbı içerdiği görüşünü savunmaktadır. Buna göre, şizoid bozukluğa sahip bireyler, güvenliğini sağlamak için ilişkilerini sürdürmek ile bağımsızlığını sağlamak için ilişkilerdeki mesafeyi belirlemek arasında kalır (Guntrip, 1986). Guntrip şizoid kavramı ve şizoid bireyleri tanımlamada önemli olan 9 karakter özelliğini ortaya koymakla, bu yapıyı aşırı kapsamlılıktan da bir nevi kurtarmıştır: 1. İçedönüklük, 2. Geri çekilme, 3. Narsisizm, 4. Kendi kendine yetme, 5. Üstünlük hissi, 6. Duygu yitimi, 7.Yalnızlık, 8. Benlik Yitimi, 9. Gerileme (Klein, Masterson 2013).
Duygusal olarak dış dünyadan kopan birey tüm libidinal enerjisini içsel nesnelere yöneltmektedir (Kernberg, 1985). Şizoid bireyler dış dünyayı bir tehlike olarak algılayarak güvenli alanlarına yani fanteziye sığınma eğilimi göstermektedirler. İçe dönüklük kavramı, şizoid bireylerin, zengin ve karmaşık fantezi yaşamına vurgu yapmaktadır. İçe dönüklük geri çekilme ile karakterizedir. Birey gözle görülür bir şekilde çekingenlik göstermekle birlikte olaylara zaman zaman davranışlarına yansımayan bir duygusal çekilme ile de tepki vermektedir. Sonrasında bireyler bu geri çekilme ile öz saygılarını koruyabilmek için şizoid narsisizmi denen kavram ile kendilikleri içinde var olmaya çabalamaktadır. Kendi kendine yetme ve üstünlük hissi ise birbirini destekleyen iki kavram olarak görülmektedir (Masterson ve Klein, 2013). Kendi kendine yeten şizoid birey, insanlara daha az ihtiyaç duymasından kaynaklanan bir üstünlük hissi yaşamaktadır. Ancak kendiliğe yapılan bu büyük yatırım bir süre sonra diğer insanlarla deneyimlerini ve duygularını paylaşmama, empati yapmakta zorlanma ve sosyal becerilerde kısıtlılıkları beraberinde getirmektedir. Şizoid bozukluğa sahip birey duygu yitimine bağlı olarak derin bir yalnızlık duygusu yaşamaktadır. Duygu yitiminin en uç noktaya ulaştığı bireylerde dissosiyatif bir savunma olarak benlik yitimi görülmektedir. Benlik yitimi aniden beliren tehlike ve yoğun anksiyeteye karşı bir akut savunma olarak görülmektedir. Guntrip’in tanımladığı son karakter özelliği ise gerilemedir. Gerileme, dış dünya tarafından kırılan şizoid bireyin ana rahmindeki güvenliği aramasıdır (Guntrip, 2018).
Şizoid kavramı ve şizoid kişilik bozukluğuna dair yapılan kavramsal ve tanımsal genel bir çervçeveden sonra bu çalışmadaki örneklerle analiz kısmına değinelim. Bu çalışma, Pinhani şarkılarında ve Albert Camus`nün Yabancı eserinden uyarlanan, Zeki Demirkubuz yönetmenliğinde çekilen Yazgı filminde şizoid örüntüyü analiz etmeyi amaç edinmektedir.
Pinhani Şarkılarında Şizoid Yapının Analizi: Alternatif rock müzik grubu olarak ülkemizde üretim yapan Pinhani, 2004 yılında Sinan Kaynakçı ve kuzeni Eylül Üçer tarafından kurulmuştur. Bugüne kadar 8 albüm çıkarmış ve 2008 yılında 35. Altın Kelebek yarışmasında en iyi çıkış yapan grup ödülünü kazanmıştır. Grupta yedi müzisyen bulunmasına karşın grubun tarzını belirleyen kişi grubun solisti ve neredeyse tüm eserlerinin söz ve müziklerini yapmış olan Sinan Kaynakçı olmuştur. Grubun isminin de yaratıcısı olan Sinan Kaynakçı, solistliğinin yanı sıra eserlerine gitar, saksafon, kaba zurna, tulum ve kemençe çalarak da hayat vermektedir (Pinhani, 2020; Vikipedi, 2020).
Sinan Kaynakçı’nın ruhsal yapısının yazdığı söz ve müziklerle zaman içerisinde grubun ruhuna işlediği görülmekte; verdiği röportaj ve yazdığı sözlerde şizoid kişilik yapılanmasının izlerine rastlanmaktadır. Bir kişiyle etik kurallar çerçevesinde psikoterapi çalışması yapılmadan kişilik bozukluğu tanısının konulması teknik açıdan mümkün olmadığı gibi etik açıdan da doğru değildir. Bu sebeple bu çalışmadaki amaç Sinan Kaynakçı’nın kişilik yapısının değerlendirilmesinden ziyade yazdığı şarkı sözleri ve röportajlarındaki satırları aralamak ve sözcüklerin ruhuna erişmeye çalışmaktır.
Farsça ve Osmanlıca bir sözcük olan Pinhani “gizliler, saklı kalmışlar” anlamına gelmektedir. Gizli, kalabalıktan uzak, soyutlanmış gibi tanımlamalar için kullanılan sözcüğün grup içerisindeki derin anlamı Sinan Kaynakçı ve Eylül Üçer ile yapılan ilk röportajlardan birinde kendini göstermektedir. 2006 yılında Hürriyet gazetesinde yayınlanan bu röportajda öncelikle albümün ve şarkıların çok sessiz ve derinden yayıldığı, kendilerinin de sakin insanlar olup olmadığı yorumlanmış; “Pinhani için Sinan ne demek?” sorusu Eylül Üçer tarafından “Pinhani’nin içine kapanık olan bu tarzını, Sinan’ın yalnızlığı belirledi aslında. Çünkü Sinan genelde şarkılarını yalnız yaptı.” şeklinde cevaplanmış ve röportaj Sinan Kaynakçı’nın şu cevaplarıyla devam etmiştir:
“G.: Pinhan gizli demek, Pinhani de “gizliler”. Bu isim ortalarda seyretmeme, iddiasız durma haline bir gönderme mi?
S.K.: Bizi bu kadar gizleyen kendimiz değiliz ki. Mevcut ortam, kuru kalabalık.
G.: Bu kuru kalabalıkta, bu kadar kıyıda köşede kaldığınız için sıkıntı çekiyor musunuz?
S.K.: Evet, fazla tanınmadığımız için bazı sıkıntılar yaşıyoruz. Ama eminim gelecek için böylesi daha faydalı. Kimseyi rahatsız etmeden işimizi yapıyoruz” (Kavukluoğlu, 2006).
Sinan Kaynakçı’nın içe dönük yapısı grubun isminde ve yapılan röportajda açıkça kendini göstermektedir. Öte yandan beden dili, mimik ve jestleri, yazdığı şarkılardaki bazı dizeler içe dönük mizaçtan daha fazlasının varlığına işaret etmektedir. “Hiç Kimseyim” ve “Geri Dönemem”adlı parçalar şizoid yapının incelenmesi açısından uygun örneklerdir. Guntrip’in belirlediği şizoidin dokuz karakter özelliği; “içe dönüklük, geri çekilme, narsisizm, kendi kendine yetme, üstünlük hissi, duygu yitimi, yalnızlık, benlik yitimi, gerileme” (Masterson ve Klein, 2013) şarkıların dizelerinde açık ve örtük şekilde görülmekte ve şizoidin ana teması olan yabancılaşma kavramı her dizede kendini hissettirmektedir. “Bir dünya varsa ve ben orada yoksam, ben neredeyim” dizesi şizoidin kendi boşluğundaki derin kaybolmuşluk hissini; “Vurun beni, soyun beni, kesin beni, çözün beni” dizesi ise hiçlik duygusunun yoğunluğunu ve bu duygudan kurtulup kendini hissetmek için yapılan yakarışı aktarmaktadır. Benzer şekilde “bir adam içinde ben varım, beni gören yok, içerde kalmışım” dizeleri şizoidin boşluk, hiçlik, yalnızlık ve yabancılaşmasını ve kendini yaratıkmış gibi deneyimlemesini anlatan önemli bir ifade olarak karşımıza çıkmaktadır. “Aranıza yeni geldim ben, fazla kalamam ama geri dönemem, çok bir şey istemem ama geri dönemem” dizeleri ise şizoid dilemmayı; şizoidin sığınma ve bağlantı kalma ihtiyacına karşın ne bağlantıda kalmaya ne de kalmamaya dayanamadığını, bu dilemma içerisinde sıkıştığını gösteren önemli bir ifade olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yazgı Filmi örneğinde Şizoid Yapı Analizi: Fransız yazar ve düşünür Albert Camus’nün Yabancı adlı romanından esinle yönetmen Zeki Demirkubuz tarafından 2001 yılında sinemaya kazandırılan ve Karanlık Üstüne Öyküler üçlemesinin ilk filmi olan Yazgı filmi Ankara, Antalya ve İstanbul film festivallerinden ödüller kazanmış, Cannes Film Festivali’nin “Belirli Bir Bakış” bölümünde aday gösterilmiştir. Filmin Yabancı romanından uyarlamadan daha çok esinlenme olarak ifade edilmesinin sebebi kitapta anlatılanların çoğunun Türk toplumunda yaşanan hikâyelerle fazla örtüşmemesi ve buna bağlı olarak yönetmenin kendisinin de belirttiği gibi Türk toplumuna yönelik hale dönüştürülmesidir.
Filmin başkahramanı Musa hukuk fakültesini son sınıfta sıkıldığı için bırakmış, gümrük memuru olarak rutin bir hayat süren, annesi ile birlikte yaşayan, sosyal ilişkilerden uzak, izole, yaşama kayıtsız, empatiden yoksun, yalnız kalmayı seven, arkadaşı olmayan, gerekmedikçe konuşmayan, ilgi alanı nerede ise yok denecek kadar az olan, başkalarına karşı ilgisiz bir karakterdir. Sahiplenme, aidiyet, bağlanma gibi kavramlar Musa’ya oldukça uzaktır. Hayatın içinde kendine ve dış dünyaya yabancı, yaşamdan soyut bir varlık, hiçlik gibidir. Hiçbir şeye inanmamaktadır. İçinde yaşadığı duygusal ortam ne olursa olsun pek çoğunun gösterdiği gibi bir tepkide bulunamaz. Korku, mutluluk, üzüntü ya da öfke; temel duyguların hiçbirini hissedemez. Tüm bu özellikler bizi Masterson’ın şizoid kişilik bozukluğu kavramına çıkartmaktadır. Filmden alıntılanan sahnelerle birlikte şizoid kişilik bozukluğu açıklanmaya çalışılacaktır.
Filmin bir sahnesinde Musa’nın annesi vefat etmiştir. Musa hiçbir şey olmamış gibi bütün gece sütlü kahve içmeye devam etmiştir ve ertesi sabah bu durumu tam bir küntlük içerisinde sanki günlük hayattan sıradan bir haber verir gibi patronuna söylemektedir. Musa’nın patronu ile arasındaki diyolog şu şekilde geçmektedir:
Naim: Musa neredesin ya? Ne oldu?
Musa: Annem ölmüş
Naim: Annen mi ölmüş? Ne zaman?
Musa: Bu sabah. Ya da dün gece bilmiyorum. (Bir süre sessizlik) Benim kabahatim değil.
Naim: Kusura bakma insan böyle durumlarda ne yapacağını bilmiyor. Cenaze işleri ile uğraşmak lazım
Musa: Ben de onu soracaktım. Bu durumlarda ne yapılır bilmiyorum.
Musa annesini sevmesine rağmen ölümünden bir yandan da haz almaktadır. Eşi ile arasında geçen diyolog şu şekildedir:
Sinem: Aslında biraz dikkat etsen….(anlaşılamıyor)
Musa: Annem öldükten sonra pek ilgilenemedim.
Sinem: Çok üzüldün mü?
Musa: Sayılmaz.
Sinem: Ne kadar açık sözlüsün.
Musa: Niye?
Sinem: Bilmem. Hiç sakınmıyorsun. Nerede ise sevindim diyeceksin.
Musa: Her insan yakınlarının ölümüne biraz sevinir. Annesi bile olsa fark etmez bu.
Bu durum şizoid yapının yalnız kalma isteği ve annesi bile olsa diğer insanlarla beraber olmanın getirdiği boğulma, yutulma hissinden kurtulma isteği olarak değerlendirilebilir. Ayrıca annesi ile alakalı duygusal ilişkiyi kendi içinde yaşayarak ve bir diğerine ihtiyaç duymayarak yine Guntrip’in “kendi kendine yetme” şizoid karakter özelliği sergilediği söylenebilir.
Filmin bir diğer sahnesinde hakkında çok da bir şey bilmediği iş arkadaşı Sinem Musa’ya kendisi ile evlenmek istediğini dile getirmektedir.
Sinem: Benimle evlenmek ister misin ?
Musa: Benim için fark etmez. Eğer sen istiyorsan evleniriz.
Sinem: Beni seviyor musun?
Musa: Bilmiyorum.
Sinem: Öylesine mi benimle evleneceksin?
Musa: Bunun bir önemi yok. İstiyorsan evleniriz.
Sinem: Evlilik ciddi bir iştir.
Musa: Değildir.
Sinem: Bu teklifi başka bir kadın yapsa kabul eder miydin?
Musa: Ederdim herhalde
Sinem: Peki sence ben seni seviyor muyum?
Musa: Bunu hiç düşünmedim.
Sinem: Seninle evlenmek istiyorum.
Musa: Ne zaman istersen.
Musa’nın bu teklife verdiği yanıt oldukça dikkat çekicidir. Pek çok insan için karar vermesi oldukça uzun ve stresli bir durum olan evlilik kararı alma süreci Musa için manavdan hangi meyveyi almak istediği konusundaki düşünme süresinden bile daha kısa olmuştur ve evlenmişlerdir. Şizoidler için ifade edilen mekanik ve dürtü odaklı yaşama eşi ile olan ilişkisinde de ortaya çıkmıştır ve eşi ile arasında bir duygusal bağ yoktur. İlişkileri cinsellik ve fizyolojik ihtiyaçlar çerçevesinde ilerlemektedir. Musa için evli olmakla olmamak arasında hiçbir fark yoktur. Biri diğerinden daha iyi değildir.
Başka bir sahnede eşi kendisini patronu ile aldatmaktadır ve Musa bu durumda da tam bir kayıtsızlık örneği sergilemektedir. Elbette ki böyle bir durumda insanların tepkileri birbirlerinden farklılık gösterebilir. Bazıları öfkelenir, bazılarının güveni sarsılır ancak bu olay Musa’da hiçbir tepkiye sebep olmamıştır. Başka bir sahnede komşusu Necati sevgilisini ölesiye dövmektedir ancak eşi polis çağır demesine rağmen Musa bu duruma da kayıtsız kalmıştır ve kahvaltısını yapmaya devam etmiştir. Bu durumlar Guntrip’in şizoid kişiliği tanımlamak için belirlediği dokuz karakter özelliklerinden “duygu yitimi” ile açıklanabilir. Şizoid yapıların duygu yitimi yaşamasının sebebi libidinal enerjinin, odağın nesneye değil de kendi içine yöneltilmesi sebebi ile karşı tarafı anlayamama, empati kuramamadan kaynaklıdır.
Bir diğer sahnede komşusunun başı beladadır ve komşusu Musa’nın eline bir silah tutuşturmuştur. Komşusuna atılan tokat sonrası hiç düşünmeden, sorgulamadan ateş etmeye başlamıştır. Aralarındaki diyalog şu şekildedir:
Necati:….
Musa: Vur istersen ama daha bir hareket yapmadılar.
Necati: O zaman analarına küfrederim. Karşılık verirlerse vururum.
Musa: Olur.(Necati ayağa kalkar ve küfretmeye başlar. Karşıdaki adamlar gelir )
Necati: Üstümdekini ne yapayım?
Musa: Bana ver. Bir yanlış hareket yaparsa sıkarım.(Ardından karşıdaki adamlardan biri Necati’ye muhtemelen jilet atar ve Musa silahı ile hiç düşünmeden ateş etmeye başlar)
Ayrıca genellikle iş arkadaşları yapılması gereken işleri çok önemsemez iken Musa işleri önemsemektedir ve mesai sonrasında da çalışmalara devam etmektedir. Bu durum şizoidler için genel olarak ifade edilen “tam bir görev adamlarıdır” tanımını doğrular niteliktedir.
Musa bir diğer sahnede dışarıdaki gürültüden, kalabalıktan uzaklaşmak istemiştir ve eve gelmiştir ancak eve gelir gelmez tekrar dışarı çıkmıştır. Şizoid bireyler dışarıda, kalabalık ortamlarda yutulmaktan, boğulmaktan korkan ancak bir yandan da tamamen hayattan, insanlardan tamamen kopmaktan korkan ve bunun endişesini yaşayan bireylerdir. Şizodin dilemmasını burada da görebiliriz.
Parmaklıkların ardında Musa volta atarken ezan sesi duymaktadır. Pek çoğu için içinde bulunduğu durum tam bir çaresizlik örneği iken ve bu çaresizliği sebebi ile belki de sığınacak bir liman olarak ezan sesini, Allah’ı görürken Musa çaresizliğini reddetmektedir. Çünkü özgürlük ve kölelik arasında bir ayrım görmemektedir. Onun için dışarısı içerisinden daha iyi değildir. Savcı ile yapılan konuşma esnasında savcı Musa’nın tanrı inancını sorgulamıştır ve Musa inanmadığını belirtmiştir. Sebep olarak da “benim için düşünmeye değer bir şey değil” cevabını vermiştir. Savcının neye inanıyorsunuzi sorusuna “hiçbir şeye” olarak yanıt vermiştir ve yine savcının bu kadar mı umutsuzsunuz sorusuna “umutsuz değilim, kendimi ilgilendiren arzu ve istekler konusunda hep umutlu olmuşumdur” demiştir (zengin olmak, herkesin beğeneceği bir erkek olma, iyi bilgisayar kullanma vb). Bu durum Guntrip’in şizoid kişiliği tanımlamak için belirlediği dokuz karakter özelliklerinden “narsisizm veya üstünlük hissi” ile açıklanabilir. Guntrip’e göre, üstünlük hissi doğal olarak kendine yeterlilikle birlikte görülür. Diğerine ihtiyaç duymaz. Şizoid kişilik için, bu üstünlük hissi narsisistik kişilikteki büyüklenmecilikle ilişkili değildir. Bu, diğerleriyle güvenli bir mesafe yaratmak için bir savunmadır. Diğerlerine ihtiyaç duymama, diğerlerinin güvenilir ve cevap veren olmamasının bir sonucudur.
Sonuç ve Değerlendirme
Genel bir değerlendirme yapacak olursak, bu çalışma Pinhani şarkılarında ve Yazgı filminde şizoid örüntünün yansımasını psikodinamik olarak analiz etmekle, bu yapıyı daha derinden tanımak, anlamak ve alta yatan mekanizmaya değinmekle betimsel bir çerçeve ortaya koymaktadır. Panelin ismini “Bizim için farketmez” olarak adlandırmamızın nedeni, Yazgı filminin başkahramanı olan Musa`nın nezdinde şizoid yapıya, özellikle de saf şizoidi karakterize eden bir tanıma atıfta bulunmaktır. Dışarıdan ne kadar kayıtsız ve umursamaz bir yapı olarak görülse de, kendi zengin iç dünyasında insanlarla ilişkiye muhtaç, bir taraftan da onlarla ilişkide mesafeyi koruyamamaktan doğan kaygı ve anksiyeteyle başetmek için kullandığı bir savunma mekanizması olarak değerlendirilebilir.
Sinemaya, sanata, müzik dünyasına yansıyan ürünlerin onları yazan kişilerle ilgili simgeleri ortaya çıkarmakla farklı kişilik örüntüleri analiz edilebilir ve sadece terapi alanı içerisinde değil, günlük yaşam içinde bu yapılar dikkatlice incelenerek multidisipliner bir çalışma alanı yaratılabilir. Bu multidisipliner alan terapiye nadiren gelebilen saf şizoid yapı örneğinde, onları daha iyi anlamak, tanımak ve inceleyebilmek adına önemli katkılar sunabilir.
Kaynakça
American Psychiatric Association (2013). Diagnostic and statistical manual of mental disorders (DSM-5), American Psychiatric Pub.
Kavukluoğlu, S.,Gizli Kalmamızın Sebebi Biz Değiliz, Mevcut Ortam Kuru Kalabalık. https://www.hurriyet.com.tr/kelebek/gizli-kalmamizin-sebebi-biz-degiliz-mevcut-ortam-kuru-kalabalik-4596633, Erişim Tarihi: 10.11.2020.
Masterson, J. F. ve Klein, R. S. (2013). Kendilik Bozukluklarının Tedavisinde Yeni Ufuklar, Masterson Yaklaşımı. Kocaeli: Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları.
Pinhani, (2020). Tanı. http://www.pinhani.com/, Erişim Tarihi: 11.11.2020.
Vikipedi, (2020). Pinhani. https://tr.wikipedia.org/wiki/Pinh%C3%A2ni, Erişim Tarihi: 11.11.2020.
Fairbairn, W. R. D. (2013). Psychoanalytic studies of the personality. Routledge.
Guntrip, H. (1975). My experience of analysis with Fairbairn and Winnicott: How complete a result does psycho-analytic therapy achieve?International Review of Psycho-Analysis, 2(2), 145-156.
Guntrip, H. (1986). my experience of analysis with Fairbairn and Winnicott: How complete a result does psycho-analytic therapy achieve. Essential papers on objectrelations, 447-468.
Guntrip, H. (2018). Schizoid phenomena, object relationsand the self. Routledge.
Masterson, J. F. & Klein, R. (2013). Kendilik bozukluklarının tedavisinde yeni ufuklar İstanbul: Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları.
Masterson, J. F. (2010). Kendilik bozukluklarının psikoterapisi. (M. Benveniste, & P. Özdemir, Çev.). İstanbul: Litera Yayıncılık.
Masterson, J. F. (2011). Kendilik bozukluklarını psikoterapisi. İstanbul: Litera Yayıncılık.
Masterson, J. F. (2012). Gerçek kendiliği ararken. (A. Çamkerten, Çev.). İstanbul: Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları.
Özakkaş, T. (2012). Masterson yaklaşımına genel bakış. İstanbul: Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları.
Özakkaş, T. (2013). İlkelden olgun narsisizme geçişte kendilik psikolojisi. İstanbul: Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları.
Spillius, E. B. (2003). Melanie Klein today, volume 1:Mainly theory: Developments in theory and practice. Routledge.